ÜÇ HANELİ ENFLASYON KAPIYI ÇALIYOR… KEŞKE ERKEN SEÇİM OLSA…
BU ENFLASYON VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ, DAHA AĞIR FAŞİZM DEMEK…
Devleti yönetenlere ve devletin kurumlarına maalesef güven
kalmadı. Ben, Ena Grubun açıkladığı enflasyon oranını dikkate alıyorum. 2021’de yıllık enflasyon, Ena Gruba göre yüzde
82.8 oldu. TUİK yüzde 36, TUİK üretici fiyatlarıyla enflasyon ise Yüzde 79.9
oldu… Bu rakamlarda sürpriz yok. Millet zaten çarşıda pazarda, enflasyonun ne
olduğunu iliklerine kadar hissediyor. Evlerin mutfağında yangın, odalarında
donma tehlikesi yaşanıyor. Türkiye, geçtiğimiz yılın ortalarında enflasyon-devalüasyon
sarmalına girmişti. Dolar 8 liradan 12-14 hatta 18 liraya çıktığında gelen
zamlar üzerine, aklı başında tüm ekonomistler, hep bir ağızdan “bu dolar fiyatı
henüz enflasyona yansımadı. Dolardaki bu artış Aralık, Ocak, şubat aylarında
kendini gösterecek” demiştik. Sonuç ortada… Aralık ayı enflasyonu ENAG’da yüzde
19, TUİK’de yüzde 13, TUİK üreticide yüzde 19 oldu.
Enflasyon koşar adım artmaya devam edecek. Yeni yılın ilk
günlerinde tüm fiyatları etkileyecek olan vahşi elektrik, doğalgaz ve akaryakıt
zamları önümüzdeki Şubat’ta başlamak üzere enflasyona yeni bir ivme
kazandıracak. 2021’in Kasım ve aralık aylarında döviz kurunda meydana gelen
artışlar da önümüzdeki Şubat ve takip eden aylarda kendini gösterecek. Daha
bitmedi. TUİK’in yıllık yüzde 79.9 olan üretici fiyatları ile enflasyonunun alt
rakamlarına bakalım. Rafine petrol yüzde 161, ham petrol yüzde 138, ana
metaller yüzde 130, elektrik gaz yüzde 117, kimyasallar yüzde 101 zamlanmış. Bu
ürünlerde gerçekleşen fiyat artışları, önümüzdeki birkaç ay içinde tükettiğimiz
tüm ürünlere yeni zamlar olarak ve yeni enflasyon olarak yansıyacak. Üstüne bir
de tarımda kuraklık, plansızlık ve tarım politikalarında bilinçli olarak
uygulanan boş vermişliği ekleyin. Çiftçinin bu yıl ürünü gübresiz ektiğini
hesaplayın. Gıda maddelerinde hem fiyat artışları hem de kıtlık tehlikesi had
safhada…
Ekonomi teorisinde olmayan faiz sebep enflasyon sonuç
teorisini ispatlamak için önce Merkez Bankası’ndan 128 milyar dolar sattılar.
Akıllanmadılar. Hala ısrarla devam ediyorlar.
Sadece bankaların işine gelen Merkez Bankası politika faizini
düşürdüler. Ama döviz kurunu patlattılar, tüketici faizlerini, esnafın,
sanayicinin kredi faizini, hazinenin borçlanma faizini yükselttiler. Bunların
tümünün bütçeye ve millete maliyeti her geçen gün katlanarak artıyor ve artmaya
devam edecek. Hazinenin borçlanma
faizlerinin artması demek, yeni vergiler, yeni zamlar, Merkez Bankası’nın yeni
para basması ve yeniden enflasyon demek… Bütün bunlar, küçük bir azınlık dışında
halkın giderek yoksullaşması ve yoksullaşmaya devam etmesi demek.
Gelinen bu enflasyon rakamları ile hazinenin iç ve dış borçlanma
faizlerini de döviz kurunu da tutmak mümkün olmayacak. Belki birkaç gün, Merkez
Bankası’nın olmayan dövizleri ile Merkez Bankası’nda emanet duran dövizleri
satarak dövizi en fazla bir hafta tutarlar. Sonrası çok kötü bir şekilde
patlar.
Daha önce yazmıştık. Asgari ücrete yüzde 50 olarak yapılan
zam, Ocak alının sonunda işçinin eline geçecek. Daha ocak sonu gelmeden asgari
ücretin alım gücü çoktan uçtu gitti. Memura ve emekliye verilecek zamlar (büyük
ihtimalle bu akşam, 8 saat sonra açıklanacak) daha ortaya çıkmadan eridi. Siyasal
analiz yapanlar, memur ve emekliye yapılacak zamma göre erken seçim olup
olmayacağını konuşuyorlardı. Memur ve emekli zamları ne olursa olsun, en kısa
zamanda yapılacak erken seçime kadar dövizi tutacak müdahale olanağı sınırlı ve
zor gibi görünüyor. Saray iktidarı dışarıdan yüklü bir para bulabilirse, en
kısa zamanda erken seçimi zorlayabilir. Bir diğer alternatif, çok ağır bir faşizm,
kaos yönetimi ve olabildiğince seçimden kaçmaya çalışmak. Daha ağır bir faşizm,
AB ile ilişkileri iyice gerer, bardağa damlayan son damla gibi Türkiye’nin AB’ye
ihracatını da zora sokar.
Çok karamsar bir bakış açısı diye değerlendirebilirsiniz.
Ama Türkiye’yi, Müslüman ülke olarak görmeyip yağmalanacak ülke, “Dar-ül Harb” olarak
tanımlayan İhvan zihniyetinin bilinçli politikaları ile beceriksiz yönetim birleşince
sonuç bu oluyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarında gerçekleştirilen
çökertme harekâtı, ekonomik çöküşle birlikte koşar adım hedefine gidiyor. AKP- MHP destekli saray yönetimi Türkiye Cumhuriyeti’nin
bekaa sorunudur. Dünyaya iktisat tarihi penceresinden bakarsak, bu ağır
enflasyon ve ekonomik çöküş toplumları ikili bir yol ayrımına getiriyor. Ya daha
ağır bir faşizm ve baskı yönetimi ya da milletin kendi kaderine el koyması…
Temennimiz her zaman demokrasiden yana…
Meriç KÖYATASI
DOĞRU PARTİ Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı